Tarih boyunca birçok ulus, kadınların toplumsal hayattaki yerlerini sorgulamış ve kadının hakları üzerinde tartışmalar yapmıştır. Türkiye, bu konuda önemli adımlar atarak, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan ülkeler arasında yer almıştır. Peki, kadınlara bu hakların verilmesi ne zaman gerçekleşti? Bu süreçin arka planında neler yatıyor? Bu yazıda, Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkının tarihi ve önemi üzerine detaylı bir inceleme yapıyoruz.
Kadınların seçme ve seçilme hakkına sahip olması, Cumhuriyet’in ilanından sonra gündeme gelen bir konuydu. 1920 tarihine kadar kadınların siyasi hayatta yeterince temsil edilmediği bir ortamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun ile kadınlara birçok hak tanımaya başladı. Kadınların seçme hakkı, dünya genelinde de önemli bir gelişim kaydederken, Türkiye’de bu hak 1934 yılına gelindiğinde resmi olarak tanınmıştır. 5 Aralık 1934 tarihinde TBMM’de kabul edilen anayasa değişikliği ile, kadınlara eşit olarak seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu tarih, Türkiye için bir dönüm noktası olmuştur. Zira, bu adım, kadının toplum içindeki yerinin güçlendirilmesi ve toplumsal eşitliğin sağlanması açısından oldukça önemli bir adımdır.
Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkının tanınması, bazı kadınların siyasette aktif rol almasıyla sonuçlanmıştır. 1935 genel seçimlerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 18 kadın milletvekili seçilmiştir. Bu, Türkiye tarihi açısından önemli bir başarıdır. Seçimlerdeki bu kadın katılımı, toplumda kadınların yerinin güçlenmesi ve kadınların toplumsal hayatta daha aktif bir rol üstlenmesine vesile olmuştur. Kadınların siyasette yer alması, yalnızca kendi hakları için değil; aynı zamanda toplumun genel tüm kesimlerinin hakları için de mücadele etmeye başlamaları anlamına gelmektedir.
Bugün, geçmişte atılan bu adımların etkilerini yoğun bir şekilde hissediyoruz. Kadınların seçimlerdeki varlığı, sadece sayısal bir durum değildir; aynı zamanda toplumsal duyarlılığı artıran, kadın odaklı meselelerin çözümüne yönelik farkındalığı yükselten bir süreçtir. Türkiye genelinde kadınların siyasi alandaki sayısının giderek artması, modern Türkiye’nin geliştirilmesine önemli katkılarda bulunmaktadır. Ancak her ne kadar geçmişte kazandırılan bu haklar önemli olsa da, günümüzde kadın hakları ve eşitlik mücadelesi hâlâ devam etmektedir. Kadınların siyasette daha fazla yer alması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi açısından son derece kritik bir husustur ve bu konuda yapılacak çalışmalar, toplumsal değişime zemin hazırlayacaktır.
Sonuç olarak, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkının tanınması, bir devrim niteliğinde bir gelişme olup, toplumumuzda yeni bir dönemin başlangıcını temsil etmektedir. Geçmişten bugüne kadın hakları mücadelesinin devam etmesi, gelecekte daha adil ve eşit bir toplum oluşturmak için büyük önem taşımaktadır. Tüm bu bağlamda, kadınların siyasetteki varlığının artırılması ve seslerinin duyurulması için atılacak her adım, Türkiye’nin demokratik süreçlerine önemli katkılar sağlayacaktır.