104 yıl boyunca, Türkiye ve Rusya, farklı dönemlerde değişen jeopolitik koşullara rağmen ilişkilerini yıllar içinde çeşitli aksaklıklara rağmen sürdürmeyi başardı. Diplomatik ilişkilerin 105. yılı, bu iki ülkenin dinamik ve köklü tarihini gözler önüne sererken, aynı zamanda mevcut sorunların ve iş birliği alanlarının da altını çizmektedir. Son yıllarda meydana gelen gelişmeler, hem bölgesel güvenlik hem de ekonomik ilişkiler açısından büyük önem taşımaktadır.
Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler, 18. yüzyıla kadar uzanan köklü bir tarihe sahiptir. Başta Osmanlı İmparatorluğu ve Çarlık Rusyası olmak üzere, iki ülke tarih boyunca birçok savaşa, antlaşmaya ve diplomatik krize tanıklık etmiştir. Bu gelişmeler, zamanla iki ülkenin birbirine bağımlılıklarını artırarak stratejik bir ortaklık yaratmalarına yol açmıştır. Soğuk Savaş döneminde ise iki ülke arasındaki ilişkiler, çeşitli siyasi ve askeri faktörler nedeniyle inişli çıkışlı bir seyir izledi.
Son yıllarda, özellikle 2010'lardan itibaren Putin ve Erdoğan liderliğinde daha önceki dönemlere nazaran daha yakın bir ilişki kuruldu. Suriye’deki iç savaş, terörle mücadele, enerji politikaları gibi alanlarda iş birliği yapmak üzere atılan adımlar, iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden şekillenmesine neden olmuştur. Bunun yanında, iki ülkenin birbirine olan bağımlılığı, zaman zaman sorunlu noktalarda da karşılıklı diyalog ve müzakereler yoluyla en aza indirilmiştir.
Bugün Rusya ve Türkiye, enerji alanında başta doğalgaz olmak üzere, nükleer enerji projeleri ve savunma sanayiinde iş birliği yapmaktadır. Özellikle Türk Akımı doğalgaz hattı ve Akkuyu Nükleer Santrali gibi projeler, iki ülke arasında ekonomik ilişkilerin derinleşmesini sağlamıştır. Bunun yanı sıra, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400 hava savunma sistemi, NATO ile olan ilişkilerde gerilime sebep olsa da bu durum, Türkiye’nin kendi ulusal güvenliği açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Her iki ülkenin de farklı jeopolitik alanlarda birbirlerine bağımlı hale gelmesi, diplomatik ilişkilerin güçlendirilmesini sağlamaktadır. Özellikle uluslararası alanda karşı karşıya kaldıkları olumsuzluklar, daha sıkı bir iş birliğini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, iki ülke lideri arasında yapılan görüşmeler, sadece iki tarafı ilgilendiren meselelerin ötesinde bölgesel ve küresel dinamikleri de etkilemektedir.
Ancak her ilişki gibi, başarılar kadar zorlukların da yaşandığı bir dönemden geçilmektedir. Suriye, Ukrayna ve Kafkaslar gibi kriz bölgelerinde zaman zaman karşıt duruşlar sergileyen iki ülke, bu karmaşıklıkta denge sağlamaya çalışmaktadır. Özellikle Suriye’deki durumu gözlemlemek, Türkiye’nin güvenlik kaygıları ile Rusya’nın bölgedeki çıkarları arasında hassas bir denge gerektirmektedir.
Diplomatik ilişkilerin 105. yılı dolayısıyla, bu iki güçlü ülkenin iş birliği ve sorunları hakkında yapılan değerlendirmeler, geleceğe yönelik ipuçları vermektedir. İki ülkenin de birbirine olan bağımlılığının artması, uluslararası alanda izledikleri politikaların da daha dikkatle dengelenmesini zorunlu hale getirmektedir. Bu noktada, her iki ülkenin de ortak çıkarlarını ön plana çıkararak daha fazla iş birliği içerisinde hareket etmeleri, bu ilişkiyi güçlendirecektir.
Sonuç olarak, 105 yıl boyunca süregelen bu diplomatik ilişki, sadece iki ülke için değil, tüm bölge için belirleyici olmuştur. İlerleyen dönemlerde nasıl gelişeceği, uluslararası dengelerin nasıl şekilleneceği ise merakla beklenmektedir. Özellikle hem siyasetin hem de ekonominin sürekli değiştiği günümüzde, Türkiye ile Rusya arasındaki bu ilişki, stratejik anlamda nasıl bir evrim geçirecek, uluslararası ilişkilerin gidişatı üzerinde ne gibi etkiler yaratacaktır? Bu soruların yanıtları, önümüzdeki yıllarda dünya gündeminde önemli bir yer alacaktır.