Geleneksel zanaatların ve mesleklerin sürdürülebilirliği, bir ustanın bilgi ve tecrübelerini yeni nesillere aktarabilmesine bağlıdır. Ancak son yıllarda, birçok usta zanaatkar, işlerini öğretecek çırak bulmakta zorlandıklarını dile getiriyor. Bu durum, sadece bireysel meslekler için değil, aynı zamanda toplumun kültürel ve ekonomik yapısı için de büyük bir sorun. İstatistikler, çıraklık sisteminin çöküşe geçtiğini ve birçok zanaatın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gözler önüne seriyor.
İstanbul'un tarihi bölgelerinden birinde, marangoz dükkanını işleten Ali Usta, son birkaç yılda çırak bulmakta yaşadığı sıkıntıları anlatırken gözleri doluyor. “Bir zamanlar gençler, bizim işimizi öğrenmek için kapımızı aşındırırdı. Artık pek genç kalmadı,” diyor. Ali Usta, mesleğinin inceliklerini genç nesle öğretme arzusunu vurgularken, bunun sadece bir iş değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı olduğunun altını çiziyor. Geleneksel zanaatların birer kültürel miras olduğunu belirten Ali Usta, “Eğer bu meslekler olmazsa, kültürümüz de zamanla yok olacak,” diye ekliyor.
Usta, çıraklık sisteminin, gençlerin yalnızca meslek öğrenmesini değil, aynı zamanda bir disiplin ve sorumluluk duygusu geliştirmesine de yardımcı olduğunu ifade ediyor. Fakat günümüz gençlerinin, yaşam tarzlarının değişmesi ve teknolojinin hâkimiyet kazanması nedeniyle zanaatlarla ilgilenmelerinin zorlaştığını düşünüyor. Ali Usta'nın dükkanındaki çırak arayışları, onun yalnızca kendi işyerindeki sorunları değil, aynı zamanda toplumun genelinde karşılaşılan bir sorunun yansıması.
Uzmanlar, çıraklık sisteminin yeniden canlandırılması için mesleki eğitim programlarının güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Meslek okulları ve teknik eğitim kurumlarının daha fazla gençle buluşması, zanaatların yok olma tehlikesini bertaraf edebilir. Türkiye'nin birçok yerinde uygulamaya konulan çeşitli projeler ve atölye çalışmaları, gençleri geleneksel mesleklerle tanıştırmayı amaçlıyor. Ancak bu çabaların yeterli olup olmayacağı hala bir muamma.
“Bir zamanlar, babamızdan öğrendiğimiz tüm teknikleri özenle uygular, kendimizi geliştirmek için çıraklık yapardık. Günümüzde ise gençlerin iş bulma kaygısı ve teknolojik gelişmeler sebebiyle zanaat ruhunu kaybettiklerini görüyorum,” diyen Ali Usta, modern eğitim sisteminin gençleri geleneksel mesleklerden uzaklaştıran etkilerine de dikkat çekiyor.
Usta zanaatkarlar, sadece iş gücü kaybı değil, aynı zamanda toplumda kültürel bir kimliğin de kaybolduğunu düşünüyorlar. Geleneksel zanaatların sadece bir ekonomik yük olmaktan öteye geçebileceğinin, gençlerin bu meslekleri öğrenmesiyle mümkün olacağını vurguluyor. Bu noktada yapılması gereken, hem gençlerin ilgisini çekecek hem de mesleki bilgi ve becerilerin kazandırılacağı bir eğitim modelinin oluşturulmasıdır.
Günümüz şartlarında, gençleri zanaatlara yönlendirmek için yeni projelerin geliştirilmesi, aynı zamanda daha fazla destek ve teşvik sağlanması gerekmektedir. Benzer şekilde, ailelerin de çocuklarını bu tür mesleklere yönlendirmesi ve desteklemesi büyük önem taşımakta. Eğitimin sadece akademik değil, pratik beceriler üzerine de yoğunlaşması gerektiği fikri, eski ustaların çağrısıyla daha da önem kazanıyor.
Ali Usta ve onun gibilerinin sesleri, zanaatların geleceği için bir alarm niteliği taşıyor. Eğer bu geleneksel zanaatlar yeni nesillerle buluşmazsa, bir gün yalnızca anılarda kalacaklar. Ali Usta'nın umutlu tavrına rağmen, gerçekler acı ve değişim şart. Bu değişimi, zanaat sokaklarının gerçeği olarak benimsemek ve yaşatmak için harekete geçmek yalnızca ustaların değil, tüm toplumun sorumluluğundadır.