Kuzey Irak sınırında yer alan Hakkari, doğal güzelliklerinin yanı sıra, yerel halkın karşılaştığı zorlu koşullarla da gündeme geliyor. Son günlerde, yaşanan ilginç bir olay bu şehrin gündemini değiştirdi. Yılan korkusu nedeniyle üç kez düşük yapan bir kadının yaşamı, bölgedeki hayvanlar ve doğal yaşamın insan hayatı üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Bu durum, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda Hakkari'deki kadınların karşılaştığı zorlukları ve hayvanların insan yaşamındaki etkisini anlamamız açısından da önemli bir vaka teşkil ediyor.
Hakkari, zorlu coğrafyası ve doğal yapısıyla pek çok yılan türüne ev sahipliği yapmaktadır. Yerel halkın bu yılanlarla olan ilişkisi, çoğu zaman korku ve endişe üzerine kurulu. Özellikle hamile kadınlar için yılanlar, sadece birer hayvan değil, potansiyel bir tehdit olarak algılanıyor. 35 yaşındaki Zeynep, bu korkunun gerçekliğini derinden hissetmiş bir kadın. Hamileliğinin ilk dönemlerinde girdiği bahçede aniden bir yılanla karşılaşan Zeynep, bu olay sonrasında sürekli bir kaygı içinde yaşamaya başladı. Zeynep, “Yılan beni görünce kaçtı ama ben o an kalbimin hızından hissettim ki korkudan her an düşebilirim” diyor.
Zeynep, yılan korkusunun ardından üç kez düşüş yaşadı. Her biri, onu fiziksel olduğu kadar duygusal olarak da sarstı. Hamileliğinin ilk döneminde bu korkunun psikolojik etkileriyle boğuşurken, düşüklerin ardından yaşadığı acı, onu daha da derin bir kabus hali içine sürükledi. “Bir yılanla karşılaşmanın neden olduğu korku ve kaygı, benim çok daha önceki travmalarıma bağlı olarak tekrar ortaya çıktı. İlk düşüğümden sonra ikincisini yaşadım ve bu durum beni tam anlamıyla bitirdi” diye ekliyor Zeynep.
Yerel sağlık kurumlarının duruma müdahale etmeleri için süregelen çağrılar, ne yazık ki yetersiz kaldı. Zeynep’in yaşıtları da benzer korkularla yüzleşirken, halk arasında yayılan söylentiler, Hakkari’deki kadınların hamileliklerini olumsuz yönde etkileyen bir unsur haline geldi. İnsanların yaşadığı bu psikolojik baskının, Hakkari gibi rural ve doğayla iç içe bir şehirde daha belirgin hale gelmesi, bölgedeki devletin ve sağlık kuruluşlarının harekete geçmesi için önemli bir neden teşkil ediyor.
Zeynep gibi birçok kadın, yaşadıkları bu korkuyla başa çıkarken bir yandan da normal yaşamlarına devam etmeye çalışıyorlar. Her gün işe, okula gitmek zorundalar ve bu süreçte yılanlar hakkında duyulan korku, hayatlarının her alanında gölge gibi dolaşıyor. Zeynep, bu korkunun sadece kendi hayatını değil, diğer kadınların da yaşamlarını etkilediğini belirtiyor: “Kendimizi güvende hissetmediğimiz için sokağa bile çıkmakta zorlanıyoruz. Lustur, yılanları görmekten korktuğumuz için bazı alanlara girmekten dahi vazgeçiyoruz.”
Hakkari’deki bu korku ve endişe, elbette ki sadece tek bir kadının hikayesi ile sınırlı kalmıyor; benzer durumu yaşayan birçok kadın ve aile var. Bu durum, toplumun sağlık ve güvenlik üzerindeki birleşik etkilerini, devletin ve yerel yetkililerin üzerine düşen sorumlulukları da gözler önüne seriyor. Uzmanlar, bölgedeki kadınların yaşadığı bu travmayı aşmaları için mutlaka psikolojik destek almalarının önemine vurgu yapıyor. Çünkü psikolojik travma, bir bedensel rahatsızlık kadar ciddidir ve destek almadan atlatılması zor bir süreçtir.
Bölge halkı için yılan korkusunun aşılması ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri adına daha fazla bilinçlendirme ve eğitim faaliyetlerinin yapılması gerektiği aşikar. Neredeyse her kadının Zeynep gibi deneyimi ile birleştiğinde, bu sorun Hakkari’nin kadının sağlık ve güvenlik sorunlarına dair daha fazla yatırım ve kaynak gerektirdiğini gösteriyor. Yılanlar ve doğayla maceralar, elbette ki yaşamın bir parçasıdır; ancak geçmişte yaşanan travmaların gün yüzüne çıkmasına neden olmamalıdır.
Sonuç olarak, Hakkari'deki bu durum yalnızca bir kişiyi etkilemekle kalmıyor; yaşanan korkular, hayatlarının modellerini ve geleceklerini de tehdit ediyor. Zeynep bu süreçte hem kendisi hem de benzer durumlardaki kadınlar için daha iyi bir gelecek umuduyla yaşamaya devam ediyor. Verilecek destekler ve bilinçlendirme faaliyetleri ile yılan korkusunun sınırlarını aşmak ve güvenli bir yaşam sürdürmek mümkün olacaktır.