Otizm spektrum bozukluğu, sıklıkla erkeklerde görüldüğü düşünülen bir durum olarak bilinse de, son yıllarda genç kadınlar arasında bu bozukluğun tanı almış birey sayısında önemli bir artış gözlemleniyor. Uzmanlar, bu durumu analiz ederken birçok faktörü göz önünde bulunduruyorlar. Peki, genç kadınlarda otizm vakalarının artış nedenleri neler? Bu yazımızda, otizmin erkek-kadın dengesizliği, tanı kriterleri ve toplumsal etmenler gibi konular üzerinde duracağız.
Otizm, temel olarak sosyal etkileşimde, iletişimde ve davranışlar üzerinde farklılıklar gösteren bir engeldir. Daha önce yapılan araştırmalar, otizmin erkeklerde kadınlara oranla 4 kat daha fazla görüldüğünü ortaya koymuştu. Ancak günümüzde yapılan çalışmalarda, kadınların tanı almadaki gecikmelerinin, aslında bu oranların kadınlar açısından da çok yüksek olabileceğini gösteriyor. Kadınların otizmi daha az belirgin ve sosyal yeteneklerinin daha iyi olması nedeniyle, çoğu zaman tanı alamamış olabilecekleri düşünülüyor. Bu durum, birçok genç kadının yıllarca süren sıkıntılarla yol almasına neden oluyor. Ayrıca, kadınlarda otizm belirtileri, erkeklere oranla daha farklı bir şekilde ortaya çıkabiliyor. Kadınlar, sosyal normları daha iyi anlama yetisine sahip olduklarından, toplumsal baskılar altında daha fazla kendilerini gizleme ve adapte olma eğilimindedir.
Genç kadınlarda artan otizm vakalarının bir başka nedeni de toplumsal faktörlerdir. Modern yaşam, sosyal çevre ve eğitim sisteminin etkisiyle, genç kızlar üzerinde büyük bir baskı yaratılmakta. Toplum, kadınlardan çeşitli sosyal normlara ve beklentilere uymalarını beklerken, bu baskı genç kadınların psikolojisini etkilemekte ve bazı durumlarda otizmi ya da benzeri durumları tetikleyebilmektedir. Eğitim sistemi içerisinde, özellikle sosyal becerilerin ön planda olduğu etkinliklerde, başarılı olamamaları durumunda daha fazla stres yaşayabiliyorlar. Bu gibi durumlar, kız çocuklarının zihinde daha fazla karmaşaya yol açarken, otizm belirtilerinin göz ardı edilmesine ya da yanlış yönlendirmelere yol açabiliyor.
Bütün bu faktörlerin birleşimiyle, genç kadınlarda otizm vakalarının artış gösterdiği gerçeği, alarm verici bir durum olarak karşımıza çıkıyor. İlgili uzmanlar, otizm spektrum bozukluğunun cinsiyetler arasında en iyi şekilde anlaşılabilmesi için daha fazla araştırmaya ve toplumsal algının geliştirilmesine ihtiyaç olduğunun altını çiziyor. Dolayısıyla, otizm hakkında bilinçlenmek ve bu alanda yapılacak çalışmaların desteklenmesi, hem sağlık profesyonelleri hem de toplum için büyük önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, genç kadınlarda görülen otizm vakalarındaki artış, cinsiyet farklılıkları, tanı kriterleri ve toplumsal etmenlerin bir birleşimi olarak değerlendirilmeli. Gelecekte, bu konudaki kamuoyunun bilincini artırmak, hem genç kadınlara hem de ailelerine daha sağlıklı bir yaşam sunmak adına önemli olacaktır. Unutulmamalıdır ki, erken tanı ve doğru destek mekanizmaları, otizm spektrum bozukluğu ile yaşayan bireylerin yaşam kalitesini büyük ölçüde artıracaktır. Dolayısıyla, toplumsal hassasiyetin artırılması da bir o kadar elzemdir.